26 Ocak 2015 Pazartesi

Fetih masalları ve gerçekler-9

20 Nisan günü Bizans’ın beslenme ve savunması için Papanın yolladığı içi yiyecek dolu 3 Ceneviz gemisi ile bir Bizans gemisi istanbul’a geldi. Fatih donanma komutanı Baltaoğlu Süleyman Bey’e her ne pahasına olursa olsun düşman gemilerini durdurmasını, komutanlarının tutuklanarak kendisine getirilmesini veya öldürülmelerini emretti.

Yaklaşık 150 gemiden oluştuğu söylenen Osmanlı gemileri bu dört geminin üzerine yürüdü ve saldırıya geçti. Burada belki de dünyanın en tuhaf deniz savaşlarından biri gerçekleşti. Osmanlı donanması sayıca çok üstündü ancak Osmanlıların gemi teknolojisi o dönemlerde geri olduğundan Bizans ve Ceneviz gemileriyle karşılaştırıldıklarında bordaları çok alçak ve onların yanında adeta sandal gibi kalıyordu. Hıristiyan gemiciler deniz savaşlarında tecrübeliydiler. Buna karşılık Osmanlılar henüz bu işin yabancısıydılar.

Osmanlı ordusunun, padişah Mehmet'in ve İstanbul halkının surlardan bir maç izler gibi izlediği bu korkunç gürültülü deniz savaşı yaklaşık 3 saat sürdü. Osmanlı gemicileri düşman gemilerini aşağıdan tutuşturarak yakmaya, kargı ve baltalarla küpeştelerini kırmaya ve gemilerin üzerine sıçrayıp demir ve halatlarına asılarak içlerine girmeye çalışıyorlardı. Ancak başaramıyorlardı. Zırhlı Ceneviz gemicileri, tırmanmaya çalışanların ellerini baltalarla kesiyor, kafalarını topuzlarla kırıyor, içi su dolu varilleri yukarıdan aşağıya boşaltarak hem çıkarılan yangınları söndürüyor, hem de gemiye çıkmaya çalışanları boğarak öldürüyorlardı.

3 saat süren çarpışmadan sonra hıristiyan gemileri, teknik ve tecrübe üstünlüklerinin verdiği avantajla Türk gemilerine önemli kayıplar verdirip, çıkan lodostan da faydalanarak aralarından sıyrılmayı başardı ve çarpışmayı Akropolis’in sırtlarından izleyen İstanbul halkının sevinç çığlıkları arasında, Sarayburnu’yla Galata arasında gerilmiş olan zincirin gevşetilmesiyle limana girdi.

Hemen herkes İstanbul’un fethini simgeleyen, Fatih’in atını denize sürdüğü bir resim görmüştür. İşte o resim bu çarpışmayı atının üzerinde izleyen Fatih’in öfkeyle bağırıp çağırdığı ve kendini tutamayıp neredeyse atını denize doğru sürmek istediği o anı simgelemektedir.

Yenilgiyle sonuçlanan bu çarpışma Osmanlı ordusunda büyük bir moral bozukluğuna neden oldu. Büyük bir öfkeye kapılan Sultan Mehmet donanma komutanı Baltaoğlu Süleyman’ın huzuruna getirilmesini istedi. Çarpışmaya bizzat katılan ve yaralanmış olan Baltaoğlu, kafası gözü kan içinde Fatih’in huzuruna çıkarıldı. Fatih onu yere yatırmalarını istedi ve topuzuyla Baltaoğlu’nu ağır bir şekilde dövdü. Kellesinin vurulmasını emrettiyse de oradakilerin yalvarmasıyla hayatını bağışladı. Ancak bütün malına mülküne el konuldu ve görevden alındı.

Bizans’lılar ise bu zafer üzerine uzun süre sonra ilk kez moral buldular, hatta savaşı kazanabilecekleri umuduna bile kapıldılar. Bu moral ve maddi kazanımı barışa çevirmek için Sultana elçi göndererek senede 70 bin altın vergi vermek ve İstanbul’un zaptiye memurlarının padişah tarafından atanmasını kabulle barış teklifinde bulundular.

Osmanlı divanı Bizans’ın barış teklifini görüşmek üzere toplandı. Eskiden beri Bizans’ın işgalini uygun bulmayan ve bu savaşa soğuk bakan Çandarlı Halil paşa, savaşın sürdürülmesinin tehlikeli olduğunu, ileride Bizans’a Avrupa’dan daha fazla yardım geleceğini, bu nedenle bu önerilerin kabul edilmesinin iyi olacağını savundu. Ancak Sultan Mehmet’i motive eden savaş fraksiyonu Zaganos, Akşemsettin ve Molla Gürani Çandarlı’ya şiddetle karşı çıkarak anlaşmaya razı olmadılar. Fatih de ağırlığını onlardan yana koydu. Divandan savaşa devam kararı çıktı.

Vee o ünlü olay günü geldi çattı. 22 Nisan sabahı uyanan Bizanslılar Haliç’te gördükleri manzarayla dehşete kapıldılar. Osmanlı gemileri Haliç’teydi. Bizanslılar bu gemilerin nereden geldiğini anlamadılar. Şehre büyük bir dehşet havası hakim oldu. Artık şehir dört tarafından kuşatılmıştı.

Haliç’in girişine çekilen zincir yerinde duruyordu. Çifte sütunlar(bugünkü Dolmabahçe Sarayı'nın olduğu yer) önünde bekleyen Osmanlı donanmasının sayısında bir azalma olmamıştı. O halde bir sabah ansızın Haliç’te ortaya çıkan bu gemiler nereden çıkmıştı? İşte ağırlıkla Türk tarihçilerinin gemilerin karadan yürütülerek Haliç’e indirildiğini iddia etmelerinin nedeni budur.

Burada durup savaşın gidişatını değiştirdiği söylenen bu olay hakkında biraz kelam etmekte yarar var. Bizimkiler "karadan gemiler yürütüldü" derken kastettikleri, gemilerin "Çiftesütunlar mevkiinden" Pera tepeleri aşılarak, yani basbayağı gemiler yokuş yukarı, karadan yürütülerek Kağıthane taraflarından aşağı Haliç'e indirildiği yönündedir. Bu teknik olarak imkansız olduğu gibi, böyle bir harekatın Bizans'lıların haberi olmaksızın gerçekleştirilmesine imkan yoktur. Kaldı ki savaşın başından sonuna kadar ikiyüzlü bir politika izleyen Pera'lılar(Ceneviz'liler), gündüzleri Türk karargahından İstanbul'un içine, geceleri de İstanbul'un içinden Türk karargahına haber taşıyorlardı. Böylece, sonunda kim kazanırsa, "bizim sayemizde kazandınız" diyeceklerdi. Böyle bir eylemi Bizans'lılara haber vermemelerine imkan yok.

Neredeyse kesine yakın ihtimalle olan şudur. Evliya Çelebi ve bazı başka kaynakların bir ihtimal diyerek belirttiği şey, Fatih’in, çok önceden, adamlarına, Kağıthane deresi içlerindeki ormanlık alanda gemileri üretmelerini ve Haliç’e indirmelerini emrettiğidir. Fatih sonradan Haliç'e indirilecek olan gemileri orada üretti. Yani kuşatma ve savaş devam ederken gemiler yapılıyordu. Gemi dediğim bordaları son derece alçak ve Bizanslıların ve batılıların gemileriyle karşılaştırıldığında çok küçük kalan ve savaş kazanma şansı hiç bulunmayan gemilerdi bunlar. Ve bu gemiler buradan denize indirildiler. Bu teknik olarak yapılmayacak bir şey değil.

Yani Bizans'lıların bir sabah kalktıklarında Türk gemilerini Haliç'te görüp şaşkınlığa uğradıkları doğrudur. Zaten Nicolo Barbaro'da Konstantiniyye Muhasarası günlüğü'nde bunu doğruluyor. Ama öyle bizim eski tarihçilerden bazılarının söylediği gibi 20 Nisan deniz savaşında alınan yenilgi üzerine Fatih’in, gemileri karada yürüterek Haliç’e indirdiği savının hiçbir inandırıcılığı yoktur.

Fatih'in gerçekleştirdiği bu operasyon tarihte daha önce denenmemiş ve yapılmamış bir şey değildi. Yine de bu Fatih'in zekasını, hırsını ve azmini göstermesi bakımından çok önemli bir hamleydi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder