15 Eylül 2020 Salı

 ENTELEKTÜEL SAHTEKARLIK VE ZEHİRLENEN SOL ÜZERİNE


Sivas katliamının olduğu günlerde liberaller ve Kürt milliyetçi hareketinin yayın organı Özgür Gündem'de yazan kimi yazarlar alevilere "ayaklarınız suya erdi mi? "şeklinde sorular sormuş, "Sünni/Hanefi Türk devletinin zavallı alevileri hep katlettiğini, ama celladına aşık alevilerin hala Atatürkçü takılıp CHP'ye oy vermeye devam ettiğini ima eden yazılar yazmıştı. O zamanlar sol liberalizm konusunda antenlerim henüz pek açık değildi ve doğrusu kafam biraz karışmıştı. Sivas'ta yaşanan bu katliama bu şekilde yaklaşmak hiç aklıma gelmemişti. Bu yazıları yazanlar aynı zamanda, Sünni/Hanefi Türk devletinin, 1938'de Dersim'de alevi ve Kürt halkını katlettiğini, devletin karakterinde değişen bir şey olmadığını söylüyordu.

Aradan uzun yıllar geçti ve liberal, feminist ve Kürt milliyetçi Hareketinin söylemleri konusunda epey bilgilendik. Sağ ve sol kavramlarının yeniden tanımlanması gerekiyordu. Kemalizmden kopuşmak gerekiyordu. Ülkenin en önemli sorunu Kürt sorunuydu. Hemen arkasından erkek egemen toplum ve alevi sorunu gibi sorunlar geliyordu. Sınıf mücadelesi, emek/sermaye çelişkisi şeyler sonranın işiydi.

Aradan yine yıllar geçti ve bundan bir kaç yıl önce Özgecan Aslan adında bir kızın, tecavüz edilerek öldürüldüğünü duyduk. Olay doğal olarak kamuoyunda büyük tepki yarattı ve olay üzerine sosyal medyada günlerce çeşitli değerlendirmeler yapıldı. Hürrem Sönmez adındaki "entelektüel kadın" yazarımız, Diken'de erkek egemen dünyayı ve kültürü suçlayan ve sonuç itibariye "siz erkekler zaten böylesiniz" anlamına gelen bir yazı yazdı. Yazı çok beğenildi ve sosyal medyada yüzlerce kişi tarafından paylaşıldı.

Hımmm..biz erkekler kötüydük. Üstelik bir de hem Türk, hem de sünniydik. Solcu da olsak hepimizin içinde gizli bir Kürt düşmanlığı ve kadını aşağılayan bir yan vardı. Bugüne kadar sol ve solculuk hakkında bütün bildiklerimizi unutmalıydık.

Konvansiyonel sağ ve sol kavramlarırıı geminin küpeştesinden atarak "gerçek ilericilerin" arasına katılınca epey bir rahatladık. Artık sınıf, emek sermaye çelişkisi gibi "eskimiş" kavramlarla konuşmamaya başladık. "Yeni"nin yanında yer almak hepimize iyi geldi.

Artık, Murat Bardakçı ve Erhan Afyoncu'nunTV ekranında Pelin Batu'ya yaptığını, sağcı, hatta faşist iki kişinin daha solda bir yerde duran birine yaptığı bir zorbalık ve ahlaksızlık olarak değil,
"erkek egemen kültürün bir başka yansıması" olarak okumaya, Musa Orhan adındaki faşist uzman çavuşun, bir kıza defalarca tecavüz edip onu intihara sürüklemesini, Sakarya'da, kimbilir hangi patronun kışkırttığı bir grup faşist lümpenin Kürt tarım işçilerine saldırısını Türklerin Kürtlere ırkçı saldırısı olarak okumaya başladık. Faşist propagandayla beyni yıkanmış bir kızın, arkasına kurt resmi, üç hilal filan koyarak oynayan ve tecavüzcü uzman çavuşu, Sakarya'daki Kürt işçilere saldıran faşistleri överek "koyduk mu" diye şarkı söylediği videoyu, Türklerin yüzde sekseni böyledir zaten" diye değerlendirmeye başladık.

Yalnız bu pseudo-sol çizgide tuhaf olan bir şeyler vardı. İnsanın içine batan bir şey, beyninin bir yerinde "doğru söylemediğini sen de biliyorsun değil mi?" diyen bir ses.

Sanırım en tehlikeli yalan, içinde doğrular barındıran yalandır. Sahtekarın en tehlikelisi de sahtekarın entelektüel olanıdır. Sadede gelelim.

Gelenekçilik her zaman eski, geri ve yanlış olanı temsil etmez. Bazen "yeni" olan "yanlış olan" olabilir. Eğer siz geleneksel sağ ve sol kavramlarının eskidiğini, artık yeni bir dille konuşmak gerektiğini söyleyenlere inanırsanız olan biten her şeyi yanlış yerden okumaya başlarsınız. Öyle bir akıl tutulmasına uğrarsınız ki, Işıl Özgentürk'ün, doğrusu benim de çok beğenmediğim yazısının üzerinde "Kürtlere hakaret etti" diye tepinmeye başlarsınız. Benzer bir yazıyı örneğin İsmail Beşikçi yazsa "adam ne güzel yazmış ya" diye över, Abdullah Öcalan'ın bundan yıllar önce Kürtlere ve Kürt kadınlarına yönelik, neredeyse hakarete varan sözlerini "Adam kendi halkını bile sert sözlerle eleştirmiş. Bu da onun ne kadar objektif olduğunu gösteriyor" diye cambazlık yapmaya başlarsınız.

Geleneksel sağ ve sol kavramlarıın bittiğini söyleyenlere göre, ortada sağ ile solun, ilericilikle gericiliğin, aydınlıkla karanlığın, emek ile sermayenin çatışması yoktur. Kadınlar ve erkekler vardır. Türkler ve Kürtler vardır. Aleviler ve sünniler vardır.

Liberal ve post modern akıl yürütme biçiminin bir solcuyu getirip bırakacağı son istasyon burasıdır.

Gerçekten bu istasyonda inmek istediğinize emin misiniz?